Japonya’da Yaşayan Japonlarla, Hawai’de Yaşayan Japonların Diyet Faktörlerine Bağlı Yükselmiş Plazma Fibrinojen Düzeylerinin Karşılaştırılması
Hem Batılı hem de Japon toplumlarında plazma fibrinojen seviyelerinin yükselmesi kronik kalp hastalığı ve kalp krizi risk faktörü olarak tanımlanmaktadır. Daha önceki bir çalışmada 75 ile 93 yaşlarında, Japonya’da yaşayan Japonların plazma fibrinojen düzeyleri, Hawai’de yaşayan aynı yaştakilerden daha düşük bulunmuştur. Bu farklılıkların neden kaynaklandığı kesin değildir, fakat birkaç çalışma bunun diyet faktörlerinden olabileceğini bildirmektedir.
Bu çalışmada, Japonlarla karşılaştırılan Hawaililerin hem kadın hem de erkek nüfusunun Japonlardan oldukça yüksek oranda plazma fibrinojen düzeyi olduğu bulunmuştur. Görülen %61,3 oranında fibrinojen düzeyi farkı, Hawaililerin yüksek BKİ (beden kitle indeksi) ve yüksek oranda demir, şeker ve kafein tüketimi ile açıklanmıştır.
Yapılan çalışmalarda, fibrinojen düzeyi farklılığında yüksek BKI’nin büyük payı olduğu belirtilmiştir.
Bir başka neden olarak gösterilen serbest demir ise, lipid oksidasyonunu başlatan oksidanları üreten serbest radikalleri katalizler. Ferritin konsantrasyonun erkeklerde, premenopozal kadınlardan 3 kat daha yüksek oluşu da neden erkeklerde KVH (kardiyovasküler hastalık) oranının daha yüksek olduğunu açıklamaktadır. Finlandiya’da yapılan bir diğer çalışmadaysa, yüksek oranda depo demir ve diyetle yüksek oranda alınan demirin KVH için önemli bir risk faktörü olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada Hawaililerde yüksek oranda demir alımının, büyük ölçüde fibrinojen farklılığını, BKİ’yi ve birbirinden bağımsız diğer besin alımlarını açıkladığı belirtilmektedir. Hipotezler, demirin inflamasyon gelişiminde bir basamak olan LDL oksidasyonunu katalizlediğini ve yine aynı mekanizmada diğer inflamasyon belirteci olan fibrinojenin de meydana gelebileceğini belirtmişler. Batılı ülkelerde yüksek KVH insidansının böylelikle yüksek demir alımına bağlı yüksek fibrinojen düzeyinden kaynaklandığı gösterilebilir.
Çalışmada yüksek oranda şeker alımının Hawaililerde yüksek fibrinojen düzeyine büyük katkısı olduğu gösterilmiştir. İnflamasyonun, uzun süreli yüksek oranda glisemik yükten kaynaklanan yemek sonrası tekrarlayan hiperglisemi, insülin direnci ve hiperinsülineminin bir sonucu olduğu düşünülebilir. Bu yüzden, yüksek glisemik indeksli veya şeker içeren yiyecekler fibrinojen artışıyla ilişkili olabilir.
Sonuç olarak bu çalışmada, plazma fibrinojen değerlerinin, Hawaililerin Japonlara göre >%60 oranında yüksek oranda oluşunun demir, şeker ve kafein tüketiminden kaynaklı olduğu görülmüştür. Bu diyetsel faktörlerin fibrinojen üzerindeki etkilerine dayanılarak, genetik faktörlerden bağımsız olarak Doğu ve Batı ülkeleri arasındaki büyük oranda KVH riski farklılıkları açıklanabilir.